Şişmanlığı yok etmede tercih edilen cerrahi tedavileri sıralayan Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Türkçapar, bu tedavilerde dikkat edilmesi ihtiyaç duyulan noktaları konu alıyor.
Table of Contents
Günümüzde hem tüm dünyanın ve bununla birlikte ülkemizin maksimum tercih ettiği ve en yaygın olarak kullandığı iki bariatrik girişim vardır. Bunlar; “tüp mide” ve “ mide by-pass’ı”ameliyatlarıdır. “Duodenal switch” ameliyatı da en çözümsüz olgularda bile etkili olabilen sadece gerek teknik gerekse risk açısından mutlak surette ciddi cerrahi “ekspertiz” gerektiren son aşama önemli bir yöntemdir.
Tüm bu girişimler rutin olarak laparoskopik doğrusu kapalı yöntemle yapılmaktadır. Dolayısıyla laparoskopinin tüm avantajları şişmanlık cerrahisinde de bire bir geçerlidir. Yani karın kesisi yoktur ve aynı zamanda ağrı minimaldir, estetik sonuç mükemmeldir, hastalar derhal ayağa kalkıp birkaç gün sonra taburcu olurlar ve 5-10 gün süre zarı içerisinde iş ve güçlerinin başlarına dönebilirler.
Hem gıda alınımını kısıtlayıcı ve hem de alınan gıdaların emilimini bozucu tesir yaratarak, laparoskopik yani kapalı teknikle meydana getirilen bir girişimdir. Bu ameliyat obeziteye iki mekanizmayla birden tesir ederek ve ek olarak iştahın da bariz halde ortadan kalkması ile hastanın hızlıca kilo vermesini sağlar. Zayıflama durumunun süreklilığı doğrusu uzun dönem başarı açısından da en etkin ve güvenli yöntemdir. Mide by-pass’ı sonrası uzun dönemde ameliyatın etkisini tamamen kaydedip yeniden morbid obez olma olasılığı ise çok düşük olup % 1-2 arasındadır. Cerrahi ölümcül risk ise % 0,4 civarındadır. Morbidobezite başlı başına ölümcül bir hastalık olduğundan % 0,4’lük risk tüm dünyaca makul karşılanan düşük bir risktir.
Tüp mide ameliyatı isminden de anlaşılacağı gibi mideyi adeta ince uzun bir tüpe çevirdiğimiz bir laparoskopik girişimdir ve tıpta “sleeve gastrectomy” olarak bilinir. Şekilden de anlaşılabileceği şeklinde laparoskopik olarak midenin hatırı sayılır bölümünü kesip çıkarmaya dayalı “restriktif”, kısaca gıda alınımını kısıtlayıcı bir girişimdir. Öte yandan iştah, midenin “fundus” olarak bilinen kubbesinin çıkarılmış olması neticesinde gene tamamen giderilmiş olur. Cerrahi olarak yapılması eksperler için teknik açıdan kolaydır ve ortalama 90 dakikada gerçekleştirilebilen bir ameliyattır. Midenin çıkış bölümü korunduğu ve sindirim sistemindeki devamlılığın aynen sağlandığı bir teknik olması, ameliyat sonrası bazı istenmeyen yan etkilerin daha az olmasını sağlar. Tüp mide ameliyatından 5 yıl sonrasında kişiler fazla kilolarının % 55’ini kaybetmiş olurlar. Cerrahi ölümcül risk ise mide by-pass’ındakinden birazcık daha düşük ve % 0,1 – 0,2 yöreındadır. Bu yöntem kilo vermede mide by-pass’ı veya ona yakın düzeyde etkilidir. Emilim bozukluğu ise mide by-pass’ ına oranla daha azca olduğu için ameliyat sonrası sürekli vitamin ve mineral desteği sıklıkla gerekmez. Bu yöntemle ilgili bilinmeyen tek konu çok uzun dönemde midede tekrar büyüme olup olmayacağıdır. Günümüzde en uzun takip süresi olan hastalar sadece 9 yıl önce ameliyat olmuş durumdadırlar ve şu ana kadar ciddi bir sorun gaslıkmemektedir.
Şişmanlık giderici ameliyatlar, kısaca bariatrik cerrahi yöntemler tabii ki bir ekip riskler de içermektedirler. Bu konunun doğru idraklanması ve anlaşılması da çok büyük örutubet arz etmektedir. Çünkü bu hastalar şu demek oluyor ki morbid obezler aslına bakarsanız mevcut durumlarında bahsettiğimiz cerrahi riskten çok daha fazla yaşamsal risk altındadırlar. Öylesine ki; morbid obezler eğer tedavi edilmezler ise yaşıtlarına nazaran 10-15 yıl daha erken vefat etmektedirler ve bu bilimsel olarak net biçimde kanıtlanmıştır.
Öte yandan her şeyden önce unutulmaması gereken şey, morbid aşırı kiloluluğun kendisinin ölümcül bir hastalık olduğu gerçeğidir. Dolayısı ile % 0,1-0,4’lük (şu demek oluyor ki binde 1-4’lük ) bir “ölümcül” cerrahi risk son derece makul doğrusu kabul edilebilir bir orandır. Burada salt güzel duyu fakatçlı kaygı uyandıran bir şişmanlıktan bahsetmemekte olduğumuzu yeniden vurgulamakta yarar var. Morbid obezite hayatı tehdit eden bir kâbustur ve söz mevzusu risk, kar/zarar oranına bakmış olduğunuzda dikkatsizlik edilebilir bir orandır. Başka bir örnekten hareketle anlatırsak; aslına bakarsak yaşam kurtarıcı özelliği tüm uygulandığı olgularda kanıtlanmamış bile olsa “kalp by-pass”’ı ameliyatlarını verebiliriz. A.B.D. ‘de kalp by-pass’ı ameliyatı için kabul edilebilir ölümcül risk % 2,5 yöreındadır. Kısaca bir merkez 100 kalp By-pass’ı yapıyor ve bunların 2 yahut 3’ü ölüyorsa bu makul bir oran olarak kabul edilir ve o merkez koroner by-pass meydana getirmeye devam eder. Bilinmiş olduğu benzer biçimde koroner by-pass ameliyatları halen tüm dünyada bu riskle devamlı yapılmaktadır.
Morbid aşırı kiloluluğun kalıcı, güvenli tek seçenek olduğu bilimsel bir gerçek iken, maalesef bu mevzuda ülkemizde hem halkımız bununla beraber tıp dünyasında mevcud algı yanlışlığı morbid obezlerin mağduriyetine niçin olmaktadır. Başarısız olan diyet girişimlerinden sonrasında ısrarla çevresel baskılarla yeniden başarısızlığı olası diyet, spor, sosyal yaşam, hatta abartılı boyutlara ulaşan nebat, ilaç benzer biçimde zaman öldürücü yöntemlerle morbid obezlerin cerrahi tedavisi geciktirilmektedir. Kendilerine cerrahi tedavi seçeneği sunulmuş olduğu anda da karşı karşıya oldukları ekiplerin deneyimini mutlaka sorgulamalılar. 60-70 ameliyat yapmış şu demek oluyor ki bu konuda emekleme aşamasında olanların halen öğrenme sürecinde olduklarını bilmeliler.
Ameliyat masasından tutun da, laparoskopik aletlerin bile özel ve obezlere uygun olarak üretildiği günümüzde bu özel hastaların en naturel hakkı özel ekiplerdir. Hastalar öte taraftan ekibin özel oluşunun özel sektörde olması ile alakalı olmadığını çok iyi bilmeliler. En önemli konunun karşılarındaki ekibin deneyimi olduğunu akıllarından hiç çıkarmamalılar. Hastalar, adı obezite cerrahisi merkezi olup da hiçbir içeriğin ve gerçek anlamda bir ekibin var olmadığı ticari yapılanmalara çok çekinceli davranmalı.